HANIM On üç yaşında çocuk cehaletin kurbanı, Uydu büyük sözüne isteksiz gelin oldu… Gitti şehirden köye gördü tarla sabanı, Gizli gizli ağladı çekip
Gel Gör Kahtayı
KÂHTA’DA KALDI BİR YANIM
KÂHTA’DA KALDI BİR YANIM Misket topaç kil toprak telden tren demir çember, Ömrün çocukluk çağı sen de kaldı bir yanım… Kerpiç ev geniş
BAŞKOMİSER
BAŞKOMİSER “Mahmut Güllü’ye saygılarımla” Mezarında ağladım Kâhta güneşi gördü, Güzel canlar yan yana gözyaşlarım oldu sel… Aldı sizi bizlerden felek ağını ördü,
MEZAR TAŞIMA DÖRTLÜKLER–4
MEZAR TAŞIMA DÖRTLÜKLER–4 Gel mezara bazı bazı, Kimliğimdir tarih yazı, Toprak ömrün çoğu azı, Şen olasın şirin Kâhta… Yıkma yuva tütsün ocak,
MEZAR TAŞIMA DÖRTLÜKLER–3
MEZAR TAŞIMA DÖRTLÜKLER–3 İster erkek ister dişi, Onur taçtır bilsin kişi, Mazlum sevmek yürek işi, Şen olasın şirin Kâhta… Giden gelmez artık
MEZAR TAŞIMA DÖRTLÜKLER–2
MEZAR TAŞIMA DÖRTLÜKLER–2 Mezar taşı kimlik kartı, Ömür gördü Şubat Martı, İnsan kalmak mertlik şartı, Şen olasın şirin Kâhta… Günler geçti kara
MEZAR TAŞIMA DÖRTLÜKLER–1
MEZAR TAŞIMA DÖRTLÜKLER–1 Bak Kâhta’ya mezar taşım, Kaç haftaya toprak kaşım, Yaz tahtaya dikti başım, Şen olasın şirin Kâhta… Dünya geniş renkli
DERT ÇİLEDİR YÜKÜM
DERT ÇİLEDİR YÜKÜM Bu dünyada hamalım yüküm derttir çiledir, Ayaz yedi düşlerim umudu ateş yaktı… Namertte bin bir oyun işi gücü hiledir, Gece
HASGIR
HASGIR “Hasan Yıldırım’a Saygılarımla” Kâhta bizim sılamız gördük yağmur kurağı, Güzel yürekli dostlar sevdi bizi biz yaptı… Karşıyaka Mezarlık canların son durağı,
GÜLE GÜLE HASGIR CAN
GÜLE GÜLE HASGIR CAN “Kâhtalı Hasan Yıldırım’a Saygılarımla” Aldım kara haberi yandı yüreğim yandı, Güle güle güzel dost güle güle Hasgır can…
SIFIR AHLAK
SIFIR AHLAK Üst hanede zıp zıp kolu, Tepinirler gece gündüz… Gösteren yok çadır yolu, Hem inek var hem de öküz… Ben neyleyim
AĞLAMA TURNAM
AĞLAMA TURNAM Sıladan dönen turnam neden yaşlar dökersin, Dostun hançer mi vurdu sırt mı döndü vefaya… Yüreğin alev alev ciğerini sökersin… Çapsız satar
GİDİŞİN BAYRAM BANA
GİDİŞİN BAYRAM BANA Sen gideli bu eve gül yüzlü huzur geldi, Her sabah güneş umut her gece mehtap sevda… Tam yedi yıl gönlümü
SOR EVLAT
SOR EVLAT Doğduğum topraklara bir gün düşerse yolun, Bahçelere bağlara neler olmuş hele sor… Elini verdiklerin koparırlarsa kolun, Dost mert yiğit sağlara neler
YÜREK SESİMDİR DİLİM
YÜREK SESİMDİR DİLİM Sen yüreğimin sesi sen sevginin adresi, Eğme bükme doğruyu gerçeği haykır dilim… Güzele övgüyü diz ol iyinin nefesi, İlim irfan
İBRAHİM
İBRAHİM “İbrahim Gürbüzcan’a Sevgilerimle” Nemrut Dağı ağladı yas tuttu Kâhta Çayı, Acın yürek dağladı baba dede İbrahim… Cendere el bağladı saygı duydu
YILBAŞI GECESİ
YILBAŞI GECESİ Bundan yetmiş yıl önce soğuk karlı bir gece, Eski yıla elveda yeni yıla merhaba… Çığlık olmuş ilk sesim ne kelime ne
MEHMET ATAKAN
MEHMET ATAKAN Benim canım torunum tatlı dilli can çocuk, Hele sarıl dedene hele bir gül yüzüme… Gülüşü dünya değer gözleri mercan çocuk, Hüzün
ACI PATLICANI KIRAĞI ÇALMAZ
ACI PATLICANI KIRAĞI ÇALMAZ Ben doğmadan başlamış aileme baskılar, Zalimler kan kusturdu yıllar yılı her cana… Eğdirmedi elektrik falakalar askılar, Kıydılar fidan boylu
ELİF
ELİF Elif – Doğan Kelen’e rahmet okuyun canlar, Göremeden torunu bu dünyadan göçtüler… Düziçi ilçesinde geçti bütün zamanlar, Bu yalancı âlemden şan şerefle
YANGIN VAR
YANGIN VAR Yaz diyorsun sen bana ne yazayım efendim, Hırsıza hırsız demek bir suç olmuş bu çağda… Kaz yiyorsun sor bana tavuğa hasret
AZRAİL’E BORCUM VAR
AZRAİL’E BORCUM VAR Sana kaç can borcum var kaçıncı dönüş ecel, Fani yalancı handa yanık tuttun kandili… Beyler yazdı kederi zalim demez ki
AYLİN BEBEK
AYLİN BEBEK Tatlı bebek güzel bebek, Uyu büyü özel bebek, Bizden sana bu gün ninni, Yarın şarkı gazel bebek… Candan sever seni
HAVALI DÖNEK
HAVALI DÖNEK Nasıl dostum demişim senin gibi âdeme, İhaleden merhale değiştirmiş özünü… Avuç avuç dalmışsın fındık fıstık bademe, Dünya malı kör etmiş o
BİZİM MUHTAR
BİZİM MUHTAR Baka baka gözlere nasıl çıkıyor yalan, Tamam dilde kemik yok sarsılıyor yerküre… Çaka çaka özlere hane yıkıyor talan, Hey vicdansız imansız
SOLMUŞ MİNDER
SOLMUŞ MİNDER Acılar caddesinde boynu bükük sokakta, Karalar giymiş gördüm kara bahtlı kaderi… Talihi bekler durur aracı yok durakta, Haramzade elinde dağa dönmüş
BİR PUL ETMEZ ADAM
BİR PUL ETMEZ ADAM Niye selam verirsin bir pul etmez adama, Lanete dön sırtını şeytan görsün yüzünü… Acıma el uzatma pabucunu at dama,
KAFAYI YEDİM BABA
Bu son ayda hastalık sıktı iki yakamı, Teşhisler ayrı ayrı kafayı yedim baba… Taştan taşa vuruyor karayeller takamı, Kalmadı direnç gayrı kafayı yedim baba…
ÖĞRENCİ ÇIRAK
ÖĞRENCİ ÇIRAK Hem öğrenci hem çırak küçük esnaf çocuğu, Gün doğmadan ilçeye açılırdı daraba… Bilmezdik kaymakla bal salam sosis sucuğu, Kısmet olmadı bir
UMUT AĞACI
UMUT AĞACI “Torunlarıma Sevgilerimle” Ellerimden tut benim salma umut ağacı, Torun baldan tatlıdır şelaledir sevgisi… Sevmek öpmek koklamak gönlün bir tek amacı,
VAR GÖNÜL NEMRUT DAĞINA
VAR GÖNÜL NEMRUT DAĞINA Gönül hele var yaslan yüce Nemrut Dağına, Mazinin izine bak ara Kâhta düzünde… Geldi geçti gençliğin bahçesinde bağında, Neler
HAFIZ BABA
HAFIZ BABA “Mehmet Koyuncu’ya Saygılarımla” Kâhta düzü o nur yüzü, Gördü sevdi Hafız Baba… Bahar yazı kışı güzü, Yokluk devdi Hafız Baba…
ADIYAMAN UYAN ARTIK
ADIYAMAN UYAN ARTIK Doldu taştı içimiz müjdeye yer kalmadı, Bırak ninniyi bırak uyuyor Adıyaman! Soldu şaştı kaçımız hırsız hayal çalmadı, Birleşti usta çırak
HUZUR
HUZUR Doğduğum günden beri aradım tatlı huzur, Huzur oldu bir tavşan döndüm garip tazıya… Yüreğim yangın yeri gözlerim dertli Munzur, “Mazlum sen öl”
TÜKENME
TÜKENME Ağustos ayında gelse zemheri, Tükenme umudum diren tükenme… İşkencede kalsan bir kemik deri, Tükenme umudum diren tükenme… Zalimin önünde diz çökme zora, Beden
MAHMUT TEKİN CANDIR
MAHMUT TEKİN CANDIR Yazı yazar sağır duymaz, Aman havar çağır duymaz, Dilde gerçek bağır duymaz, Gözün yaştır Adıyaman… Öksüz bıkes bu memleket,
ADIYAMAN TUZ HANI
ADIYAMAN TUZ HANI Tuz hanı da tuz oldu, Kimde yürek buz oldu, Ballı börek muz oldu, Adıyaman gör artık… Tarihin var haraptır,
HABERİN YOK
HABERİN YOK İşkencede kırkıncı gün, Senin benden haberin yok… Dosya kalın fişlenmiş dün, Senin benden haberin yok… Elim bağlı gözüm bağlı, Azgın
KÂHTA NARI
KÂHTA NARI “Öğretmen A. Karabiber’e Sevgilerimle” Nar büyür sevda gibi doğduğum topraklarda, Çocukluğun tadıdır bu damakta bu dilde… Özlem var çiçeğinde yemyeşil
MEHMET ÇAKAR’I GÖRDÜM DÜŞÜMDE
MEHMET ÇAKAR’I GÖRDÜM DÜŞÜMDE Düşte gördüm Mehmet seni dün gece, Çok özledim yazdırmıştın kazağa… Dünya handır hayat zorlu bilmece, Aldın beni beyaz atlı
YAN GÖNÜL SEN
YAN GÖNÜL SEN “Mehmet Çakar’a Sevgilerimle” Seher vakti yaktı ölüm haberi, Ağla gönül kara bağla yan gönül… Bitti gurbet toprağında makberi, Can
CANDI MEHMET ÇAKAR
CANDI MEHMET ÇAKAR Geldi geçti Mehmet Çakar bu handan, Tatlı dile güler yüze sahipti… Onuruyla ayrıldı bu cihandan, Yaban elde ömür sürmüş garipti…
EVDE KAL
EVDE KAL Bir virüstür bu Corona can alır, Amca teyze gelme bize evde kal… Sağlıklı ol gül yüzünde kan kalır, Dayı hala sözüm
NAR ÇİÇEĞİ
NAR ÇİÇEĞİ Buram buram kokuyor yine sıla havası, Sokuda dövüyorum tavşankanı hasreti… Gönül sevda dokuyor aşktır dağı ovası, Talihe sövüyorum mesken etti gurbeti…
LEYLA CANDIR
LEYLA CANDIR “Leyla Çakar’a Sevgilerimle” İki gözümün nuru yüreğimin gururu, Toprağımın yıldızı dostluk vefadır Leyla… Altın taç gibi koru en zor günde
VİCDANSIZ ZAMAN
VİCDANSIZ ZAMAN Vefasız ordusu dökülür oldu, Namertlik boy vermiş boğuyor zaman… Mazlumun başına çökülür oldu, Karanlıkta çakal doğuyor yaman… Çıkar tapınağı piridir
ROMAN GİBİ
ROMAN GİBİ Son demdeyim doldu ömür, Geldi geçti roman gibi… Çoktu odun boldu kömür, Yandı yürek orman gibi… Bir öteki çocuk oldum,
YÜREK YANGINI
YÜREK YANGINI Ahım beni yakar dönerim küle, Ruhun bile doymaz yürek ahını… Dönmüşse sırtını bir gül bülbüle, Karaçalı dinler her gün vahını…
DOST HIZIRDIR
DOST HIZIRDIR Gerçek dostluk kalpten kalbe halattır, Kara günde Hızır gibi var olur… Dert belada can siperdir polattır, Yüreğine merhem olur kar olur…
GÖZÜNÜZ ÇIKSIN
GÖZÜNÜZ ÇIKSIN Kafanızda kırk bir tilki, Yüreğiniz taştır sanki Ne vicdan var ne merhamet, Bu günahı çekmez çeki… Dilinizde elin gizi, Dedikodu
GEL GÖNÜL SOFRASINA
GEL GÖNÜL SOFRASINA Hele gelin dostlar Kâhta Çayına, Gönül sofrasına mazi serelim… Kader neler verdi ömür payına, Acı tatlı günü tek tek derelim…
SEN GİBİ
SEN GİBİ Ömrün sonbaharı döndüm gazele, Bir zamanlar gençtim ben de sen gibi… Sevdaydım umuttum birçok güzele, Gitti dün arama sen de ben
KOYUN
KOYUN Bizim köyün boş mektebin koyunu, Sürü ile eştir derdi ahvali… Beyni sezmez gözü görmez oyunu, Yolu çizer cingöz çoban kavalı… Sahip
BÜLBÜLÜN ÖZLEMİ
BÜLBÜLÜN ÖZLEMİ Özlemi yudum yudum soludum geldim sana, Kızıl giyinmiş ufuk sabahında Eylül’ün… Mazi kokuyor toprak gözlerim oldu vana, Sılaya kavuşması şahanedir bülbülün…
KÂHTA’M SANA GELDİM BU AKŞAM
KÂHTA’M SANA GELDİM BU AKŞAM Gurbet elde bu gönlüm çıktı Nemrut Dağına, Yücelerden bakıyor Kâhta’nın Ovasına… Acımadan kıymışlar bahçesine bağına, Annem babam Mehmet’im
GELDİ YOLUN SONU
GELDİ YOLUN SONU Bu dem ömrün kara kışı, Geçti gitti bahar yazı… Beden harap içi dışı, Gün sayılı kaldı azı… Acı çile
KOMŞU
KOMŞU Dil bir karış kulak uydu çanağı, Piyangodan çıktı bana bu komşu… Konuşunca balon olur yanağı, Piyangodan çıktı bana bu komşu… Tahsil
SILAMA GÖTÜR YAR
SILAMA GÖTÜR YAR Can olmadan baş konuğu tabutun, Tut elimden götür beni nazlı yar… Gün doğarken tepesine Nemrut’un, Toprağımla özlemimi aşkla kar…
AMANSIZ HAN
AMANSIZ HAN Efkârdan dumandır Nemrut Tepesi, Alçağın gıdası zulümdü kandı… Bülbüle dönmüştü arsız pepesi, Aldıkları mazlum çaresiz candı… Vicdani şerefi yoktu paşanın,
KILLI FELEK
KILLI FELEK Felek verdin bin bir derdi, Direnirim gündüz gece… Bela ettin hep namerdi, Can kemirir ince ince… Çalı çakıl döktün yola,
KÜLLENMİYOR KÖZÜM BENİM
KÜLLENMİYOR KÖZÜM BENİM Felek vurdun taştan taşa, Yeter deşme özüm benim… Mendil yetmez akan yaşa, İki çeşme gözüm benim… Yollar yokuş hem
KÂHTA MAZİM BENİM
KÂHTA MAZİM BENİM Gönül Kâhta yollarına, Hasret ekti biçti her gün… Nice merdin kollarına, Gurbet zincir ömür sürgün… Şendir şimdi bahçe bağı, Kucak
HARAM LOKMA ÇOCUĞU
HARAM LOKMA ÇOCUĞU Ecel gelmiş arar cami duvarı, Yerden gökten kurşun ister taş ister… İçgüdüsü sürüklüyor davarı, Lime lime beden ister baş ister…
KAŞARLANMIŞ KUL
KAŞARLANMIŞ KUL Bir lokma ekmeğe kapımda köle, Ol diyen zalime hay hay diyorsun… Bütün sülalene küfrü şelale, Eden küfürbaza say say diyorsun…
SELAM OLSUN MAZLUMLARA
SELAM OLSUN MAZLUMLARA Dünya yükü sırtlarına vurulur, Kahpe felek mazlum insan değil mi? Ömür boyu bin bir tuzak kurulur, Kahpe felek mazlum insan
BİR DÜŞ GİBİ
BİR DÜŞ GİBİ Bir düş gibi geldi geçti bu ömür, Şu son demde kaç yıl kaç ay gün kaldı… Gün günden zor can
DİREN KARDEŞİM
DİREN KARDEŞİM “Osman Öztürk’e Sevgilerimle” Yüreğimde kederim var gamım var, Güzel dostum hasta düşmüş yatıyor… Hüzün sarmış efkâr çökmüş damım var,
BOYUN EĞMEM DERT OLSUN
BOYUN EĞMEM DERT OLSUN Bu alnıma kara yazı yazan it, Hiçbir baskın eğdirmedi başımı… Yüreğinde kalsın hasret haydi git, Göremezsin gözde akan yaşımı…
OTLA DOLMUŞ MEZARLAR
OTLA DOLMUŞ MEZARLAR Seher vakti indim sıla düzüne, Gönül tuttu mezarlığın yolunu… Göz değmedi bir tanıdık yüzüne, Hüzün sardı şu sinemin solunu…
CİĞERİMİZ KOR HAYAT
CİĞERİMİZ KOR HAYAT Dost el gibi tutanım yok elimden, Şu gönlümün bir derdini sor hayat… Sırtım döndüm kahpe vurdu belimden, Dört yan tuzak
HAVLU VERİN GÖZYAŞIMA
HAVLU VERİN GÖZYAŞIMA Mağazalar kalabalık, Ben yaşarım tek başıma… Hafızalar alabalık, Ter damlıyor pak aşıma… Büyük kitle bilime küs, Kitap dergi raflarda
BOŞALDI ÇOĞU KÖYLER
BOŞALDI ÇOĞU KÖYLER Yıllar sonra döndü baba evine, Sıva dökmüş kerpiç evin duvarı… Köy virane yenik zaman devine, Mera bekler çan takılı davarı…
ÖMRÜMÜN KURDU FELEK
ÖMRÜMÜN KURDU FELEK Doğduğum gün bu yakama yapıştın, Bedenime ortak ettin cefayı… Kahpe felek hep bizimle kapıştın, Mazlum gördün bize taktın kafayı…
MAYA BEBEK
MAYA BEBEK “Yusuf ve Kadriye Tezcan’a Sevgilerimle” Maya bebek tatlı bebek güzelsin, Çabuk büyü bu dünyayı gez bebek… Anne baba meleğisin
BANA PİYANGO VURDU
BANA PİYANGO VURDU Geç kaldınız kimse kapım çalmadı, Bak piyango bana vurdu duydun mu? Eşim dostum koku haber almadı, Bak piyango bana vurdu
UNUTMA BU DÜNYA FANİ
UNUTMA BU DÜNYA FANİ O ne hava o ne çalım o ne poz, Malı mülkü koydu gitti çok gani… Bu ne dava bu
ZORDUR EVLAT ACISI
ZORDUR EVLAT ACISI Ölene dek dinmez evlat acısı, Ateşin yaktığı düştüğü yerdir… Çöker anne baba kardeş bacısı, Toprağa gömdüğün candır ciğerdir… Tam
ÖMÜR GEÇTİ NAFİLE
ÖMÜR GEÇTİ NAFİLE Yad ellerde ömür geçti nafile, Yeter gayrı bunca çile cefa yar… Göçmen kuşlar döndü nice kafile, Ne gün gördüm ne
BİR MELEKTİN SEN BABA
BİR MELEKTİN SEN BABA “Kayın Babam Cuma Artan’a Saygılarımla” Seksen dört yıl kaldın fani âlemde, Dosta liman bir melektin sen baba…
DEĞERİMİZ KAÇ BİZİM
DEĞERİMİZ KAÇ BİZİM Ayna senin çevrene de bak biraz, Bu soğukta sokaktaki aç bizim… Çarkın döner köşe oldun madrabaz, Dertten borçtan şu dökülen
YETTİ GAYRI KAHPE FELEK
YETTİ GAYRI KAHPE FELEK Düş yakamdan kahpe felek düş artık, Şu cihanı bu başıma dar ettin… Hep ısırdın tekmeledin çüş artık, Gözyaşımdan ne
GÖNÜLSÜZ ELVEDA
GÖNÜLSÜZ ELVEDA Ayrıldım sıladan şafak sökmeden, Gözlerim yüreğim geride kaldı… Annem tas tas suyu yola dökmeden, Sessizce ağladı sokakta daldı… Saçımı okşadı
KÜRKLÜ FELEK
KÜRKLÜ FELEK Çek elini kahpe felek yakamdan, Kara kömür ettin alın yazımı… Deldin durdun ne istedin takamdan, Yaşatmadın bir gün bahar yazımı…
SİL GÖNÜL
SİL GÖNÜL Dost dediğin olmuş ise kör kama, Sil defterden at çöplüğe sil gönül… Tutmaz artık ne bir dikiş ne yama, Dostun kimdir
DÜĞÜN VAR
DÜĞÜN VAR Akrabalar akbabalar komşular, Pazar günü bizim evde düğün var… Bal kaymaklar limoniler turşular, Pazar günü bizim evde düğün var… Çift
KUŞANMIŞ AL ŞALINI
KUŞANMIŞ AL ŞALINI Ufuk yine kuşanmış al şalını, Efkâr koydum kadehime içerim… Soran olmaz gariplerin halini, Ben burada kör geceye geçerim… Çam
TÜTÜNÜME DOKUNMA
TÜTÜNÜME DOKUNMA El emeğim alın terim göz nurum, Hey utanmaz tütünüme dokunma… Ekmek aşım düşmez başım onurum, Hey utanmaz tütünüme dokunma… Baştan
VAR GİT SÜLÜK
VAR GİT SÜLÜK Var git sülük bölük bölük oldunuz, Soframıza aç kurt gibi daldınız… Arsız yüzsüz şehir köye doldunuz, Rızkımızı lokmamızı çaldınız…
TADI TOZU YOK
TADI TOZU YOK Deli deli esen rüzgâr, Dağıt gitsin çöken efkâr, Dünya zindan gece hüzün, Bedenime çığ olsun kar… Taş yağıyor başıma
ATEŞ ÇEMBERİ
ATEŞ ÇEMBERİ Kem talihim kör kaderim bu ne hal, Kavrulursun zulmün kahpe yelinde… Can pederim dertle yaptı hasbıhal, Savrulursun ömrüm zalim yelinde…
TALİH KUŞU
TALİH KUŞU Kimler kırdı kanadını kolunu, Kırk yıl oldu talih kuşu beklerim… Gel bir kez bul bizim evin yolunu, Kırk yıl oldu talih
HELE GEL DOST
HELE GEL DOST Kâhta baraj kenarında, Suyu serin hele gel dost… Tat var peynir dut narında, Üzüm şirin hele gel dost… Bizde
ELOĞLU
ELOĞLU Başakları tırpanlanmış anızım, Benzin döktü kibrit çaktı eloğlu… Kalabalık ortasında yalnızım, Ciğer söktü yürek yaktı eloğlu… Zulüm esti zalim kesti öksüzüm,
VEDA
VEDA Tuz bastım yarama yuttum dilimi, Karlı şafak vakti çıktım yollara… Terk ettim yuvamı tatlı ilimi, Veda torbasını taktım kollara… Hedefimiz güneş
KÂHTA ÇAYI
KÂHTA ÇAYI Kâhta Çayı nazlı nazlı akarsın, Cendere’yi yüzük diye takarsın, Çok özledim hasretinle yakarsın, El miyim ben garip garip bakarsın… Annem
CANIMIZDAN CANDI NUSRET
CANIMIZDAN CANDI NUSRET “Nusret Cantekin’e sevgilerimle” Bin kere lanet olsun kanser denen illete, Nusret’i aldı bizden yürek yandı köz oldu… Genç yaşlı
KÂHTA’M MERHABA
KÂHTA’M MERHABA “E. B. Tanık’a Sevgilerimle” Tüm geceyi yola verdim toprağım, Gün ışığı seher yeli merhaba… Zor gücüyle koparılan yaprağım, Verdim geldim
KÂHTA CAN SILAM
KÂHTA CAN SILAM Sen can sılam garip sevdam toprağım, Doğdum sende sevgi saygı denizi… Feryadınla ayaz yemiş yaprağım, Yutmuş yıllar tarih etmiş her
KÂHTA’M GÜLÜMSÜN
KÂHTA’M GÜLÜMSÜN Şirin Kâhta’m düz ovada bir gülsün, Çok özledim peynirini narını… Ayaz vurmuş hüzün dolmuş gönülsün, Derdin derdim duydum ahu zarını…
KÂHTALI ÂŞIK
KÂHTALI ÂŞIK Kâhtalıyım bağrım yanık, Sevdam tutsak etti sana… Candan sevdim Dünya tanık, Hasret içtim kana kana… Ezgi yaktım gül dalına, Aktı
KÂHTA TARİHİ
KÂHTA TARİHİ Efil efil yeller esti Nemrut’tan,İzler kaldı kanla geçen zamandan…Tarih ağlar kılıç tüfek baruttan,Haramiler çıkmaz yoksul harmandan… Nice zorba kan akıttı toprağa,Ateş verdi
BİZİM ÖKÜZ
BİZİM ÖKÜZ Ağlar durur sakine,Derttir gece gündüzü…Yalan sıkan makine,Bizim köyün öküzü… Lafla yapar salata,Dilde sıfır balata,Köyü görür Galata,Haram yemin gürbüzü… Gezer burnu havada,Dostu satar
HACI ÜZEYİR EFENDİ
HACI ÜZEYİR EFENDİ Caminin önünde tanıdım seni,Ben seni çok sevdim Hacı Üzeyir…Gerçeğin sesiydin mest ettin beni,Ben seni çok sevdim Hacı Üzeyir… Adam gibi adam
MEŞE AĞACI
MEŞE AĞACI Boz yamaçta garip meşe ağacı,Hasret attı geldim Nemrut Dağıma…Gel ol dilsiz hicranımın ilacı,Hüzün ekti zalim gönül bağıma… Gölgendeyim dallarında serçe var,Bedenimde kirli
KÂHTA’YA GEL GÜZEL
KÂHTA’YA GEL GÜZEL Nemrut Dağı tepesine bu gece,Gri bulutlar tane tane kar salmış…Gönül bağı bir hüzünlü bilmece,Gözüm yolda yüreğime har dalmış… Seher vakti sokaklarda
KÂHTA AŞKIMSIN
KÂHTA AŞKIMSIN Seher vakti insem Kâhta düzüne,Hasret seni doğan güne satardım…Gözüm değse bir dostumun yüzüne,Sevincime bin bir sevinç katardım… Eşe dosta gönderirdik haberi,Pişirtirdik acı
CENDERE KÖPRÜSÜ
CENDERE KÖPRÜSÜ Tarihin beşiği Kâhta toprağı,Cendere Köprüsü bekliyor bizi…Hünerli ustanın eli parmağı,Çayın üzerinde bırakmış izi… Septimius Severus Roma Lejyonu,Yaptırmış oynarken savaş oyunu,Tarihi birinci yüzyılın
NEMRUT DAĞI DUMANLI
NEMRUT DAĞI DUMANLI Nemrut Dağı yine başın dumanlı,Benim gibi maziye mi dalmışsın?Senin tarih kanlı kirli fermanlı,Dertlerinle baş başa mı kalmışsın? Anıtların iki bin yıl
GİT SAHİBİN GELSİN
GİT SAHİBİN GELSİN Salyan olmuş Kâhta çayı uyuz kelp,Kimdir acep zincirinin sahibi…Beleş lokma her gün seni eder celp,Kasap önü yağlı kemik kâtibi… Ar perdeni
SERKER
SERKER Pekmez bulmuş sinek gibi,Her yazıma dokuyor ağ…Maske takmış kazan dibi,Ters okuyor gözünde bağ… Tavuk ile diploması,Kıttır yazma okuması,Bozuk ağzın yok yaması,Çok kokuyor keneften
YARASA ÇOCUĞU
YARASA ÇOCUĞU Yaramızdır yarasanın çocuğu,Boğar bizi fırsat geçse eline…Kolye yapmış kara katran boncuğu,Bentler yapın önlem alın seline… Deve kini kusar her gün beyaza,Ağustos’ta döner
NANKÖR EVLAT DESTANI
NANKÖR EVLAT DESTANI Evlada bak kızmış küsmüş babaya,Babasına baba demek ar imiş…Öfke kusmuş yetmiş yıllık çabaya,Villası yok kaldığı ev dar imiş… Yüz dönüm ne
YÜREĞİMİN TELİ
YÜREĞİMİN TELİ Dertli dertli ağla inle sen keman,Gece vakti yüreğimin telisin…Gönül hüzün harmanında çok zaman,Can sılanın özlem yüklü yelisin… Kara katran yalnızlıkta lal dilim,İçin
YEM VERME UYUZ ATA
YEM VERME UYUZ ATA Selam söyle toprağıma taşıma,Nallamasın yüke gelmez katırı…Çok iş açtı uyuz atlar başıma,Nankör hayvan bilmez sevgi hatırı… Bol yem yer de
KÂHTA’M ÖZLEDİM SENİ
KÂHTA’M ÖZLEDİM SENİ Attın beni kader gurbet çölüne,Gün geceye gam kederi katarım…Kâhta’m candır varsam baraj gölüne,Hasret seni mavi suya atarım… Dolunaylı bir gecede gül
KENDİNLE HESAPLAŞ OBUR
KENDİNLE HESAPLAŞ OBUR Aç kendine hele gönül sofranı,Taşınmadan mezarlığa tabutla…Kimi ezdin kimler çekti tafranı,İtiraf et sarılmadan çaputla… Bak yaş geçti artık bir gör önünü,Bir
QERAŞLI DOST
QERAŞLI DOST “Sevgili A. Karabiber’e” Dert çoğaldı sanki narın tanesi,Gel dostum gel tut elimden dardayım…Ateş düştü hicran gönül hanesi,Zemin kaygan kenarı dik yardayım… Direncimi
KÂHTALI GÜZEL
KÂHTALI GÜZEL Kâhta’nın etrafı yeşil bahçeler,Kurbanın olayım neden ağlarsın…Ağaç dallarında oynar serçeler,Feryat figan ile yürek dağlarsın… Kolların koynunda boynun bükülmüş,O ipek saçların yüze dökülmüş,Ciğerlerin
OĞLUM MEHMET’E NASİHAT
OĞLUM MEHMET’E NASİHAT Dünya fani şu üç günlük ömürü,Onurlandır şeref ile şan ile…Kalp olmasın Zonguldak’ın kömürü,El yıkama haram ile kan ile… Ağaçlar dik gölge
KÂHTALIYA NANKÖR OLMA
KÂHTALIYA NANKÖR OLMA Bu toprakta açtın o aç gözünü,Mal mülk derdin muradına bak erdin…Zengin oldun geçer ettin sözünü, Can Kâhta’ya söyle bana ne verdin…
KÂHTALIM SEVGİ DER
KÂHTALIM SEVGİ DER Gülle nergis koklamıştık havanda,Canım Kâhta’m bizi saldın gurbete…Bet bereket artsın dedik ovanda,Kime kandın neden daldın gıybete… Cendere’de sofra serdik çakıla,Selam durduk
AYNI ZEVAT
AYNI ZEVAT Döndüm baktım delip geçen zamana,Her devirde aynı tilki aynı kaz…Yoz tarlada bak şu sapla samana,Her devirde aynı şakşak aynı gaz… Yağlı köşktür
SÜRGÜN
SÜRGÜN Gündüzler bin bir dert geceler zindan,Gurbet ellerinde kaldın sen garip…Sıla özlemiyle soldu çok fidan,Hüzün kuyusuna daldın sen garip… Kaldırımda ağlar bütün mazimiz,Altın kalemliler
KÖYLERİMİZ
KÖYLERİMİZ Çoluk çocuk düşmüş gurbet yoluna,Söyle kardeş kaçıp gitmek çare mi? Bir taş gibi hasret çöker soluna,Söyle kardeş kaçıp gitmek çare mi? Gurbet eller
KÖYDE DOĞAN BEBEK
KÖYDE DOĞAN BEBEK Karlar yağar derdin hüznün üstüne,Gök boşalır lapa lapa kar yağar…Üşür fakir döner meydan büstüne,Yel dolaşır kerpiç dama dert yığar… Son sancıdır
SÜRGÜN
SÜRGÜN Gündüzler bin bir dert geceler zindan,Gurbet ellerinde kaldın sen garip…Sıla özlemiyle soldu çok fidan,Hüzün kuyusuna daldın sen garip… Kaldırımda ağlar bütün mazimiz,Altın kalemliler
KOMŞULARIMIZ
KOMŞULARIMIZ Ah ne iyi komşularımız vardı,Hepsi yirmi dört ayardı, İncitmezdi kimse kimseyi,Büyükler küçükleri sever, Küçükler büyüklerini sayardı… Gurbetin acı havasını,Yudumlarken yanık ciğerlerime,Beynime işlenmiş komşuları,Gözlerim
HALİL’İM
HALİL’İM “İ.Halil Bayram’a” Dost dostunu satar ise,Dost postuna yatar ise,Kurtağzına atar ise,Bil ki o bir onursuzdur… Nasır kalpte nur mu olur?Hain dosttan sur mu
OY AMAN
OY AMAN Bizim ele gerçek bahar gelmiyor, Halkım ırgat yükü ağır oy aman! Zulüm zırhlı attığım ok delmiyor, Kalpler nasır kulak sağır oy aman!
ADIYAMAN HEDERİM
ADIYAMAN HEDERİM Uzar gider tarihin ilk çağlara, Adıyaman yoksulluğun kederim… Sahipsin sen ova göle dağlara, Adıyaman ayaz yedi kaderim… Zulme çare bulamadı âlimler,
GÖR BENİ KÂHTA’M
GÖR BENİ KÂHTA’M Efkâr dağım hüzün ağım toprağım, Bir güz günü yandı canım gör Kâhta’m… Soldu bağım gençlik çağım yaprağım, Dön süz dünü dondu
TOPRAĞIM AŞKIMDIR
TOPRAĞIM AŞKIMDIR Seni gördü canan yüreğin gözü, Aşkı ördü inan sevginin özü, Kavuşmak söndürür korlanmış közü, Aç kollarını aç Kâhta Ovası… Acının hüznüdür resme
KÂHTA’M ÖZEL
KÂHTA’M ÖZEL Sana geldim güzel Kâhta’m, Güzel dostlar nefes oldu… Sen özelsin özel Kâhta’m, Sensiz yıl ay kafes oldu… Her avluda bir heyecan, Kollarımda
AZO İLE EZO
AZO İLE EZO Hele Azo getir kaşık, Bol yağlıdır bu gün tırşık, Kalmış bize yine kemik, Ağam beyim ete âşık… Ezo bu tez
KAN ÇİÇEKLERİ
KAN ÇİÇEKLERİ Yüreğim taziye evidir baba, Ne ağıtlar biter ne de gözyaşı… Zalimler vahşetin devidir baba, Alevlerde gördüm Sivas Maraş’ı… Coğrafya mezbaha cehennem holü,
KAFİLE
KAFİLE Kanlı coğrafyada doğmak kederim,Zulmün azı dişi tenimde benim…Mazlumdan yanayım ondan hederim,İnsanlık sevdası genimde benim… İttihat cellâdı vermiş fermanı,Aşiret zorbası yakmış harmanı,Çakalı katili sevmiş
UNUTAMADIM
“Mehmet Şahin’e” Bu gezegen fani handır, Gözler pınar yürek kandır, Geldi geçti Mehmet Şahin, Bıraktığı şeref şandır… Hep karşımda güler
MUHBİRLER
Beni yakan muhbirlere sözüm var, Artık akıl duygulara rehberdir… Bilim ile yoğrulan bir özüm var, Halkın derdi yüreğimde kederdir… Tavşan kulak tilki
ABUZER EMMİ
Hüzün düşmüş yine Kâhta düzüne, Yetim lokmasını çakallar almış… Kör olası felek gülmez yüzüne, Yaz bahara hasret hazanda kalmış… Babadan mirastır yokluk
SON GÜL
Konuk geldi gitti ablamın gülü, Özlem pınarından su içti gurbet… Sayılı gün bitti koyduk virgülü, Gönül bahçesinden gül biçti sohbet… Sordum dağı
UNUTMAM SENİ
“Mehmet Şahin’e Saygılarımla” Sevgide şefkatte bir şelaleydin, Seni anar gökte yıldızlar mehtap… Güne ışık saçan bir meşaleydin, Sen gittin gideli omuzlar bitap…
KÂHTA’YA SEVDAM İNCİTMİŞ
Övdüğüm doğduğum şirin Kâhta’dır, Kalbi mermer zalim bilmez sevdayı… Son veda teneşir denen tahtadır, Mal çökmüş gözüne görmez vedayı… Mevsimlik işçiler insanım
YAŞAR İSE DÖNER BABAN
YAŞAR İSE DÖNER BABAN Gözle yavrum yolum gözle,Yaşar ise döner baban…Her gün haber oku izle,Yaşar ise döner baban… Gece gündüz can pazarı,Gariplerin yok mezarı,Bırak
BAYRAM GELMESİN
Geçti gurbet elde bir bayram daha, Gönlüm yine içti acı şerbeti… Ayrılık hicrandır efkârdır saha, Zalimler han etti bize gurbeti… Gözlerim kapıda
SON NEFES
Üç yüz altmış beşin bu son nefesi, Yirmi dördü öptü akrep yelkovan… Kirlenmiş sakalı devrilmiş fesi, Elinde asası yüz göz kan revan…
AL GÖNÜL
Sıla mazi çelik halat bağımız, İç badeyi al sazını çal gönül… Sert poyrazı yedi murat çağımız, Biç vadeyi göm nazını dal gönül… Göğüs
KANMA GÖNÜL
Kanma gönül her yüzüne gülene, Hançer olur yüreğine batar bak… Kucak açma her kapına gelene, Ciğerine kor ateşler atar bak… Kanma
KÖR OLASIN
Gökte bulut olmaz mı? Kör olasın zalim kör… Umutsuz can solmaz mı? Kör olasın zalim kör… Aldın ele dümeni, Sattın çayır
İNSANIM BEN
Ey efendi bakma şaşı, İnsanım ben bir kalbim var… Sel sel oldu gözüm yaşı, İnsanım ben bir kalbim var… Bir al güldüm
TAŞ BÜZÜLÜR
Gurbet kıymış canla nikâh, Garip gönül her gün yasta… Sohbet sıla mazi dergâh, Derdi içer büyük tasta… Satır mısra anar dünü, Mazi
GEL MEHMET
Sen sormazsan eller sormaz derdimi, Tut sözünü düş yollara gel Mehmet… Ciğer parem çok özledim merdimi, Aç gözünü düş yollara gel Mehmet…
YARINLARA KALAN ADINDIR
Başın bile gitse dönme sözünden, Yarınlara kalan senin adındır… Ödün verme gönül kendi özünden, Yarınlara kalan senin adındır… Yalan dünya malı
YANDI CİĞERİM
“Ahmet Bulut’a Sevgilerimle” Baharında solmuş yiğit arkadaş, Ciğerime ateş düştü yanarım… Toprağında başucuna konmuş taş, Acılarım bini aştı yanarım… Yanarım
TAŞ BÜZÜLÜR
Gurbet kıymış canla nikâh, Garip gönül her gün yasta… Sohbet sıla mazi dergâh, Derdi içer büyük tasta… Satır mısra anar dünü,
ŞİRİNSİN ADIYAMAN
Bu ayrılık kor köz her gün, Baba evi şimdi harap… Us mazide beden sürgün, Gurbet devi kara kitap… Candır sıla canı ünler,
ŞEKER BAYRAMI
Hüzün deryasına saldın canımı, Gurbet ellerinde şeker bayramı… Soldurdun benzimi çaldın kanımı, Gurbet ellerinde şeker bayramı… Peder yolum bekler kellifellidir, Hasret mevsimidir
SON DEM
Uçtu yıllar bitti yollar, Ömür son dem son durağın… Bel büküldü kalkmaz kollar, Ömür son dem son durağın… Ne çocukluk bir çiçekti,
SELAM YİĞİTLERİNE
İtine otuna şeytana rağmen, Doğduğum topraksın benim canımsın… Dünyalara değer senin tek düğmen, Soluduğum hava canda kanımsın… Yalnız Allah için secde edene,
SELAM SANA KAHTAM
Selam! Sevdamın seli, Gönlümün yeli, Aşkımın dili, Ömrümün solmaz gülü, Selam sana Kâhta’m… Selam! Tarihin güneşi, Ciğerimin başı, Gözlerimin kanlı yaşı, Hasretimin
SELAM DAĞLARA
Selam olsun koca yüce dağlara, Sizi aştı bende dertler kederler… Hazan düştü canım gülüm bağlara, Hicran sardı beni benden ederler… Boran esti
SAYILI GÜNLER
Damlaya damlaya dolan göllere, Benzedi günlerim şafak atmıyor… Hasretim sılada açan güllere, Hüzünde yüreğim keyif çatmıyor… Her günün çekilmez bir derdi vardır.
SARARMIŞ ABUZER AĞA
Dertler ambarıdır insan bedeni, Kendini koy verme Abuzer Ağa… Vardır her derdin elbet nedeni, Çaresi bulunur Abuzer Ağa… Yaşamak direnmektir derde belaya,
OTOBİYOGRAFİ
Türkiye yedi bölge, Zorbalar her yerde karanlık gölge… Güneydoğu derler bizim bölüme, Umuttur bereketli topraklar, Bel bağlamış çileli halkım, Nice peygambere Yüzlerce âlime…
ÖZLEDİM SENİ AHMET
ÖZLEDİM SENİ AHMET “Ahmet Bulut’a Sevgilerimle” Hüzün yüklü yüreğimin sırdaşı,Kalk Ahmet’im hele bir bak yüzüme…Ağlıyorum bulut olmuş gözyaşı,Figan düştü baharıma güzüme… Göğüs gerdik nice
NEMRUT DAĞI TANRILARININ ÖFKESİ
Sabahın seherinde, Bir yel eser Nemrut’tan. Gelir deli deli… Kızmış Kommagene Tanrıları, Biri diğerinden öfkeli… Secdeye durmuş güneş, El bağlamış dağlar tepeler, İki
MEZAR TAŞI YAZILARI – 2
MEZAR TAŞI YAZILARI – 2 “Ahmet Bulut Arkadaşıma” Kalk yiğidim elimden tut, Sana geldim Ahmet bulut… Dostuna dost dürüst merttin, Mezarında ağlar
MEZAR TAŞI YAZILARI – 1
MEZAR TAŞI YAZILARI – 1 “Ahmet Bulut Arkadaşıma” Dünya fani çoktur zahmet, Geldi gitti yiğit Ahmet, Aç cennetin kapısını, Ver
KÖYDE DOĞAN BEBEK
Karlar yağar derdin hüznün üstüne, Gök boşalır lapa lapa kar yağar… Üşür fakir döner meydan büstüne, Yel dolaşır kerpiç dama dert yığar…
KESEN YELLER
Dertler seli hasret eli aşk yeli, Kesilmedi bu belalı başımdan… Yoktur teli kırar beli can deli, Eksilmedi nafakası aşımdan… Dostluk yanım
DÖVİZ ZADELER
“Kâhtalı Mıçe’ye Sevgilerimle” Tuzu kuru suyu duru bürokrat, Döviz faiz borç yükledin millete… Dilde hukuk içi boş bir nakarat, Bedenlerde döndün keskin
GÖRÜŞ GÜNÜ
Koğuş nemli efkâr duman gün uzun, Üst ranzada göz sararmış tavanda… Hüzün demli dertler umman can mahzun, Gün maziyi almış döver havanda…
PALAVRA
İçi boş söz dilde bir def, Usta işi her palavra… Çürük kof öz yüzey sedef, Pasta dişi er palavra… Tam yakamoz gözü
KIRILSIN KELEPÇE
Kara yağız uzun ince, Kıydı zulüm nice gence, Her bedende bin işkence, Kırılasın sen kelepçe… İki büklüm olmuş beli, Davul gibi şişmiş
MERTLİK ÖLDÜ
Mertlik öldü koktu zaman, Öz ihale insancık çok… Yerde gökte kara duman, Söz velvele insancık çok… Sürü ile onur kayıp, Akla gelmez
EMEKÇİ DOSTLAR
Ne ağadır ne de paşa, Her lokması alın teri… Ne satılık ne bir maşa, Halk safında belli yeri… Hakkı tartar kantar
HAMURU BOZUK
Yelkenli bir gemi ömrüm yellerde, Üfür üfürükçü nefesin yasa… Yüzdüm boz bulanık coşkun sellerde, Korla körükçü kafesin kasa… Sabrımı sınadın döndüm şaraba,
GÜZEL DOST
“Mehmet Şahin’e Saygılarımla” Mehmet Şahin ömrün bize meşale, Kardan beyaz sevgi dolu gönüldün… Bir deryaydın ak köpüklü şelale, Kâhta’mıza gökten
DÜŞÜM SENİNLE GÜZEL
Tüter gözde dağın düzün, Gurbet elde kaldım Kâhta’m… Yaşar özde o saf yüzün, Hasret telde çaldım Kâhta’m… Yıllar yıla kattı efkâr, Çile
KEMAL EVCİ
KEMAL EVCİ Uçtu geldi kara haber,Duydum Kemal Evci ölmüş…Bu yüreğim erir gider,Duydum Kemal Evci ölmüş… Her genç ölüm bir kor ateş,Gün ortası batan güneş,Gence
KEMAL’İM
KEMAL’İM “Kemal Evci’ye Sevgilerimle” Dört duvarda gönül günler sayarken,Geldi yaktı kara haber Kemal’im…Mehtap ağlar yıldız sessiz kayarken,Kucak açmış sana makber Kemal’im… Mahpushane sanki çöktü
ADIYAMAN CANIMSIN
Sende doğduk toprağını yâr gördük, Adıyaman saldın bizi gurbete… Biz ki orda tek nefesi kâr gördük, Biçti zaman aldın sensiz nöbete… Al
PARĞACEKLİ MEHMET
“ Bütün güzel insanlara saygılarımla” Parğacekli Mehmet vardı, Ayağında Kâhta şalvarı, Başına kasket takardı… Orta boylu ince esmerdi, Fırat gibi coşkulu,
ADIYAMANLI KEMANCI
Kemanın sesiyle kavurdun beni, Ağustos ayında doruk karıyım… Doğduğum toprağa savurdun beni, Dertlerin limanı çile garıyım… Zurnacı ateşe körüğü tutmuş, Gurbetin midesi
KEMAL EVCİ CAN
KEMAL EVCİ CAN Yıllar geçti dinmez acın Kemal Can,Gönül özler tatlı dilden merhaba…Hicran seçti ciğerini göz mercan,Toprak oldu gonca cana daraba… Fidan boyun güler
ADIYAMAN GÜLİSTAN
Toprağımı üvey evlat görenler, Adıyaman gül kokulu şehirdir… Saf başına kirli çorap örenler, Gün kanatsız gamlı gece zehirdir… Dağdır yokluk çöker güzel
KÂHTA ÇOCUĞU
KÂHTA ÇOCUĞU “İstisnalar Kaideyi Bozmaz” Hamurumuz alın teri göz nuru, Ak sütümüz pak lokmamız helaldir… Gönül her dem dürüstlüğe at turu, Dost canımız baş
KEREM
Bu hasretlik düşürecek vereme, Hicran düştü garip gönül pareme, Mezar kazın yakın olsun Kerem’e, Ölüm bari gurbet elde kalmasın… Can gel beri
KÂHTA’MIN SU KULESİ
Mazimize balyoz orak tırpan, Vuruluyor hiç durmadan… Gönlümüzde taht kuranlar, Gidiyorlar birer birer… Bakıyoruz arkalarından çaresiz, Fani dünyanın yolcuları, Bırakarak dermansız acıları…
KAHTAMIN GÜLÜYDÜN MEJO
Ben çocuktum sen de gençtin, Sağır dilsiz ama güleçtin… Can sıkıntımıza efkârımıza, Reçetesiz ilaçtın… Gelirdin demirciler çarşısına, Geçerdin babamın karşısına… Çok sevinirdi
KÂHTA’DA AKAR ÇEŞME
Can Kâhta’da akar çeşme, Deşme anam yaram deşme, Gitti gençlik aman anam, Ölüm geldi artık şaşma… Can Kâhta’da açlık nara, Yandı yürek
KÂHTA SEVDASI
Kâhta ovasında uçan serçeye, Sevgiler saygılar selamlar benden… Her tat meyve veren dala bahçeye, Sevgiler saygılar selamlar benden… Tarihi yaşatan Nemrut Dağı’na,
BİTMELİ BU ÇİLE
Beyler! Efendiler! Bey efendiler! Vardım Kâhta ovasına, Kıymışsınız bin yıllık isimlere… Bevedol Gölgeli, Umur bey olmuş Keftire… Yolu suyu kimin umurunda, Kaç gramlık tuzunuz
HOŞÇA KAL ÇOCUKLUĞUM
Hoşça kal! Kara lastik ayakkabım, Altı delik deşik müzelik çorabım… Her yıl büyüklerimin eskilerinden, Bedenime uydurulan giysiler… Hoşça kalın! Hoşça kalın! Bir gün
HASRET TRENİ
Söğüdün altında kavak yelleri, Esiyor başında ağlıyor Melek… Kaldı başka yaza duvak telleri, Baharı düşlerken kışlıyor dilek… Kaptırdı gönlünü bir göçmen kuşa,
HASRET OLMAZ OLSUN
Hasret denen acı şarap, Beni böyle etti harap, Ayrılığı yazan kitap, Olmaz olsun olmaz olsun… Elim titrer döner başım, İçim yanık dinmez
GURBET ELDE
Ne bir dost var ne akraba, Ne bir selam ne merhaba, Hüzün dağdır dert akbaba, Yandım anam gurbet elde… Küçücük bir
GEL GÖR KÂHTA’YI
GEL GÖR KÂHTA’YI Hüzün dolu bir öyküdür, Gel gözünle gör Kâhta’yı… Bir sevdadır bir türküdür, Gel gözünle gör Kâhta’yı… Uzar gider Dargir yolu, Mazi
FELEK RAHAT BIRAK KÂHTA’MI
Gam yüküne hamal ettin halkımı, Kalk git felek rahat bırak Kâhta’mı… Viran ettin sen evimi barkımı, Kalk git felek rahat bırak Kâhta’mı…
EVLAT
Yürekleri sarmış kapkara bir is, Koru kişiliğini sen pak kal evlat… İnsan kılığında sürüyle iblis, Koru kişiliğini sen pak kal evlat… Kokuşmuş dört
ELVEDAYI ÇAL KEMANCI
Ömür boran eyvah hem de dört mevsim, Ne güneşi gördüm ne bir gün gördüm… Hep hazan hep hüzün soluk bir resim, Ne
DÜN BÖYLEYDİ
Fakir vardı hiç aç yoktu, Gölgesiz bir ağaç yoktu… Her zamanda her mekânda, En iyiydin tek taç yoktu… Kâhta’m benim tam cennettin,
DOST SOHBETİ
“Mahmut Eken ve Mehmet Bakır’a” Ser sofrayı koy simidi leğene, Sıla koksun odamızda bu gece… Selam gitsin eşe dosta yeğene, Dost
ÇÖKTÜ HÜZÜN
Şu gönlümün divanına, Bir bey gibi çöktü hüzün… Derdin kahrın limanına, Bir bey gibi çöktü hüzün… Gece gündüz hasret bende, Kan kalmadı
İSTANBUL’DA BİR YANIM
İSTANBUL’DA BİR YANIM İstanbul’u yol eyledi gençliğim,Çamlıca’nın tepesinde naz kaldı…Sirkeci’de falakada dinçliğim,Bende yara cellâdımda haz kaldı… Kayık mangal ekmek balık aş oldu,Gülhane’de başa yastık
KÂHTA TOPRAĞIM
KÂHTA TOPRAĞIM Ayaz vurmuş bir yaprağım,Hüznü telde çaldım Kâhta’m…Göz açtığım can toprağım,Kanlı elde faldım Kâhta’m… Yıldız saydım gün yerine,Mısra döktüm defterine,Hep ortağım kederine,Karayelde şaldım
KÂHTA ÖZLEMİ
KÂHTA ÖZLEMİ Açmış bir dost kamerayı,Camda gördüm Karakuş’u…Gönlüm öptü tüm merayı,Selamladım uçan kuşu… Anı dolu dört bir taraf,Baraj gölü sanki çarşaf,Hasretine yüreğim raf,Bitmez gurbet
KÂHTA OVASI
KÂHTA OVASI Kâhta ovasında bir serçe olsam,Mezar taşlarında hasret atardım…Yemek kovasında bir kepçe olsam,Yoksul sofrasına bol et katardım… Kara toprak olsam o koca düzde,Güller
CANLAR UZAKTA
Viran yuva soğuk hava gurbet zor, Gece uzun sarar hüzün hasret zor, Ayrı düştük canlar şimdi uzakta, Gönül ağlar efkâr bağlar nöbet zor…
CAN KÂHTA
Yeşillendi dört bir yanı, Dağı taşı can Kâhta’mın… Büyülüyor dost insanı, Pınarbaşı can Kâhta’mın… Kuzu meler anasına, İnek bakar danasına, Döndü baraj
CAN BEBEK
“Ahmet Bulut’un Bebeğine” Aklım sende avucumda kelebek, Yüreğimdir kulak veren nidana… Yaşın iki öksüz kaldın can bebek, Canım yoldaş senin hazin
BİR HABER YOK
Mektup yazdım yâre mektup üstüne, Nedendir bir haber gelmez sıladan… Bilmem postacının bana kastı ne, Nedendir bir haber gelmez sıladan… Ak zarfın
BİR BAŞKADIR KÂHTA HAVASI
Sabah sabah indim Kâhta’m düzüne, Yudum yudum mis havanı soludum… Yüzüm sürdüm toprağının yüzüne, Yudum yudum mis havanı soludum… Mezarlığın benim
BEYAZ GÜVERCİN
Masmavi sularda yüzen sandala, Al bir selam götür beyaz güvercin… Hala gözlerimde tüten hardala, Al bir selam götür beyaz güvercin… Karakuş’ta tarih
BENİM SAF KÂHTALIM
“Gadan alam bu ne hal! Ne körsünüz ne de lal!” Dertli zorlu seneler, Geldi geçti sen sustun… Emdi bitler keneler, Çaldı
BEN SENİ YAŞIYORUM
Kâhta’m senin hallerini, Kahtanet’te okuyorum… Kar kaplamış yollarını, Resim resim görüyorum… Kâhta’m gelinliğin beyazdan, Mersin’de üşüyen benim… Yerler buz kesmiş ayazdan, Yere
BEKLE ECEL
Garip gönül çeker gurbet kahrını, Bekle ecel bir göreyim sılamı… Gözyaşlarım geçti Fırat nehrini, Bekle ecel bir göreyim sılamı… Merhem olur derde
BAKIN MAZİYE
Ben garibim can Kâhtalım sen garip, Ne haldeyiz dönün bakın maziye… Çıkmadık ah bizler bize bir sahip, Ne haldeyiz dönün bakın maziye…
AYAZ VURMUŞ CANSIN
Bir kış geldin bu cihana, Ayaz vurmuş bir cansın sen… Çok düş verdin yalan hana, Ayaz vurmuş bir cansın sen… Kar boranda
ATEŞ DÜŞTÜ YÜREĞİME
“Ahmet Bulut’a Sevgilerimle’ Karalar kuşanmış haber, Göğüs kafesinin sol yanına, Acımasızca saplanmış bıçaktır… Fırtınalara direnmiş mangal yürek, Gurbet elde ansızın ve
ANNELER
Sevinç kuşku sancı sürer dokuz ay, Anne melek gönüllüdür zahmete… Evlat dünya kendi olur dolunay, Ölene dek devam eder himmete… Candır evlat
AL YÜREĞİMİ DE GÖTÜR KÂHTALIM
Kara gözlü siyah saçlı inci dişli, Kâhtalı esmer çocuğum… Göz pınarlarımın kaynağı, Ezik yüreğimin baş konuğu. Şimdi dokuz yaşındasın, En ön sırada, Gözlerini
AĞLAMA YAVRUM
Bu fani Dünya’da bitti nasibim, Ölüyorum yavrum sakın ağlama… Yine azdı yaram sarmaz tabibim, Ölüyorum yavrum sakın ağlama… Kesme doktor kesme nazik tenimi,
AĞITTIR SESİM
Soldu bir gül daha Kâhta’m bağında, Hüznün kuyusunda çıkmaz nefesim… Nice dost yitirdim çok genç çağında, Dert harmanı oldu göğüs kafesim…
AĞIT
Adım Nazif Demirezen, Kara bulut başta gezen, Bu dünyada beni üzen, Ölüyorum gün görmeden… Şu Mersin’de bir garibim, Derman bulmaz bir tabibim!
ADIYAMAN KALESİ
Aç bağrını Adıyaman Kalesi, Sardı beni yine sıla hasreti… Derde derman sümbül gülü lalesi, Gurbet elde şimdi gönlün kısmeti… Çocuk yaşta sofra
ADALET MÜLK TEMEL
Bir bayan yazardır Adalet, Yaşar İstanbul şehrinde… Mülk Kâhta’nın bir köyü, Kerpiç evleri sararmış yokluktan… Karadeniz’de horon teper Temel… Daha hızlıdır balıktan…
ADIYAMAN TARİHTİR
ADIYAMAN TARİHTİR Kentim tarih ilk çağlardan bu yana,Kondu göçtü ağa paşa garipler…Baba İshak sende kalktı isyana,Saygın candı Keferdiz’de hatipler… Nemrut Dağı terasında anıtlar,Perre kenti