Lice katliamı tanığı: Böyle vahşet görmedim
http://www.vanbulten.com.tr/m/?id=2014
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 3’ü asker ve 13’ü sivil 16 kişinin katledilmesiyle ilgili açılan Lice davasının 5’inci duruşması İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin katledilmesiyle ilgili açılan Lice davası, yine davanın tek sanığı olan Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun yokluğunda görüldü. Duruşmaya dinlenmeye başlanan tanıklardan o dönem ilçedeki bir ilkokulda görev yapan Mahmut Cantekin isimli öğretmenin “Yukardan gelirken ev yakıyorlardı. Sarı bir sprey gibi bir şey vardı onları evlere sıkıp, ateşe veriyorlar. Dünyada böyle bir vahşet görmedim” sözleri damga vurdu.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 1993 yılında dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 3’ü asker ve 13’ü sivil 16 kişinin katledilmesiyle ilgili açılan Lice davasının 5’inci duruşması İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma Lice olaylarının aydınlatılması için yoğun çaba ve emek sarf edip, davanın önceki duruşmalarının tümüne katılan öldürülen Diyarbakır eski Baro Başkanı Tahir Elçi’nin yokluğunda başladı. Diyarbakır’da katledilen Elçi, davanın son duruşmasında “Sizin mahkemeniz taraftır, adaleti gerçekleştirme diye bir niyeti yoktur. Bu mahkemeden hiçbir sonuç beklemiyorum, dava bitmiştir” sözlerini sarf etmişti.
Sanıklardan Üsteğmen Tünay Yanardağ’ın, geçtiğimiz 23 Ağustos’ta Singapur’da geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybettiği dava duruşmasına diğer sanık Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve avukatları da katılmadı. Sanıksız görülen duruşmayı müşteki avukatlar, CHP İstanbul Sezgin Tanrıkulu, HDP Adana Milletvekili Meral Tanış Beştaş’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi takip etti.
Duruşmada ilk olarak müşteki avukatlardan Yunus Muratakan söz aldı. Katledilen Baro Başkanı Tahir Elçi’nin ömrü boyunca ‘faili meçhul’ davaların peşinde koştuğunu belirten Muratakan, Elçi’nin suçluları ortaya çıkarıp, ceza almaları için mahkemenin karşısına çıkardığını fakat adil bir yargılanmanın yapılmadığını dile getirerek duruşmanın Elçi’ye adanmasının talep etti.
‘Elçi’nin anısına yargılamayı ciddi alın’
Bu talebinin ardından mahkemenin sanık Eşref Hatipoğlu’nu kendilerinden kaçırdığını söyleyen Av. Muratakan, “Tahir Elçi olmadan adalet bekliyoruz. Şehit Tahir Elçi’nin anısına yargılamayı ciddi alın. Yargılamada maddi gerçeği ortaya çıkarmak için uğraşalım” dedi.
‘Mahkeme davanın üstünü kapatmak istiyor’
Onun ardından söz alan müşteki avukat Suat Çetinkaya ise Lice davasının çok önemli bir dava olduğunun altını çizerek, davanın bugüne kadar çözülmüş olması halinde belki de bugün Elçi’nin aralarında olacağını ifade etti. Elçi’nin, 7 Ekim’de görülen son duruşmadaki beyanlarının vasiyeti olarak kabul edilmesi gerektiğini vurgulayan Çetinkaya, “Bu kadar vahim olan bir olayda sanıkların mahkeme huzuruna çıkarılmaması hukuksuz” dedi.
Mahkemenin sanık Eşref Hatipoğlu’nun ifadesini duruşma salonu yerine adliye binasında almakla hukuksuzluğa imza attığı dile getiren Çetinkaya, heyetin davanın üstünü kapmak istendiğini söyledi. Çetinkaya, son olarak Elçi’nin vasiyeti gibi davanın adli bir gerçekte yürütülmesi ve gerçeğinin ortaya çıkarması gerektiğini talep etti.
Müşteki avukatlardan Fethi Gümüş de yine sanığın istediği anda isteği saatte ifadesinin alınmış olunmasının usulü aykırı bir durum olduğunun altını çizdi. Böylece sanığa soru sorma haklarının dahi gasp edildiğini belirten Av. Gümüş, sanık Hatipoğlu’nun ifadeleri için ise şunları söyledi: “Olay yerinde keşif yapılsaydı, ne kadar yalan söylediği ortaya çıkardı. Olay dediği gibi cereyan etmemiştir. Anlatımları gerçekdışıdır.”
‘Olay olmamasına rağmen ilçeyi taradılar’
Avukatların ardından tanık anlatımlarının dinlenmesine geçildi. Tanıklardan ilk olarak Lice’de o dönem Demir Çelik İlkokulu’nda öğretmen olarak görev yapan öğretmen Mahmut Cantekin dinlendi.
Görev yaptığı okul ile Askeri Alay’ın karşı karşıya olduğunu ve askerleri rahatlıkla gördüklerini anlatan Öğretmen Cantekin, olay gününü şu sözlerle anlattı: “O gün askerler dışarıda rutin olarak gölgeleniyorlardı. Hiçbir şey yoktu. Akşam da bir olay yoktu. Okula girdim. Top atışları yapılmaya başlandı. Her zaman dağa doğru yaparlardı. Bu sefer aşağıya doğru yapıyordu. Atış yapılan yere baktık. Ama bir şey yoktu. Dürbünüm vardı okulda. Alması için öğrencimi eve gönderdim. Asker yolda onu yakalamış ve nereye gittiğini söylemiş. O da öğretmenin evine gittiğini söyleyince asker; ‘oğlum biz Lice’yi yakacağız, öğretmenlerine söyleyin sizi sağlama alsın’ demiş. Öğrenci koşarak yanıma geldi. Yaşananları anlattı. Sonra panzer geldi. Bağlara ateş atıyordu. 5 kadın ve 2 çocuk vardı onlara ateş ediyorlardı. Ardından Komanda Taburu’ndan her yere ateş açılmaya başlandı. Hemen öğrencileri okula soktuk. Pencereden baktım askerler dışarıda geziyordu. Eğer çatışma olsaydı siper alırlardı. Onlara baktığımı görünce bana da kurşun sıktılar, ölümden kurtuldum. Yukarıdan bombalar atılıyordu evlere. Evler yanmaya başladı. Uçaksavar mermisi sınıfa isabet etti. Komandolar okula roketler atıyordu. Saat akşam 4’e kadar ateş kesilmedi. Tüm öğrenciler, öğretmenler yakılan yıkılan dükkânları gördük. Her tarafı yaktılar.”
‘Mersinli olduğumu görünce evimi yakmadılar’
Bu yaşananların ardından evine geçtiğini ve askerlerin tek tek evleri yaktığını anlatan Cantekin, “Kimliğime baktı. Mersinli yazıyordu. Askerler evimi yakmayacaklarını söylediler. Sonra geldi evimi aradılar. Yukardan gelirken ev yakıyorlardı. Sarı bir sprey gibi bir şey vardı onları evlere sıkıp ateşe veriyorlar. Dünya da böyle bir vahşet görmedim” diye konuştu.
Cantekin’in anlatımlarının ardından mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.
Verilen arada Lice Adalet Arıyoruz Platformu üyeleri, adliye binası önünde açıklamada bulundu. “Hakikatler araştırılsın. Failler bulunsun” yazılı pankart açıp, üzerinde “Em te jibîr nakin” yazılı Tahir Elçi’nin fotoğrafını taşıyan Platform üyeleri adına açıklamayı dava avukatlarından Av. Şiyar Kaymaz yaptı.
1993 Lice’den 2015 Cizre’sine değişen tek şeyin savaş teknolojisi olduğunu söyleyen Av. Kaymaz, belirterek, Lice katliamının hesabı sorulmadığı için bugün Sur’da, Cizre’de ve Nusaybin’de de katliamların yaşanmaya devam ettiğinin atını çizdi.
Tahir Elçi’nin katledilmesinin de yaşanan bu olaylardan bağımsız olmadığını belirten Kaymaz, “Tahir Elçi’yi katledenler, faili meçhul davalarda yargılanan askerlere terfi vererek bölgeye gönderenlerdir” dedi.
Açıklamaya katılan isimlerden CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ise, Tahir Elçi’nin bıraktığı davalarının takipçisi olacaklarını, sorumlularının peşinin bırakmayacaklarını söyledi.
Katliam davalarının katliamın yaşandığı yerlerden bilinçli olarak uzak bir kente gönderildiğine dikkat çeken HDP Milletvekili Meral Bektaş Tanış da, faillerinin aklanması için çaba sarf edildiğini kaydetti. Katledilen Elçi’nin davanın zaman aşımına uğramasına bir gün kala, dava açılmasını sağlayan biri olduğunu hatırlatan Bektaş, Elçi’nn 28 Kasım’da aynı yöntemle aynı güçler tarafından katledildiğini söyledi.