MAZİYE YOLCULUKLAR – 201
YAĞINIZ BİLE BOZUK
Kişiliği bozuk insancıkların, yağı da bozuk oluyor…
Ey yağı bozuk insancıklar, yağcının yağcısı olarak ilk sizi gördüm…
Üstadımız, büyüğümüz ve ağabeyimiz dediğiniz yağcı başı, kemiğin yağlı kısmını götürüyor…
Siz etsiz kemik için neden bu kadar havlarsınız…
Değer mi eti, iliği kalmamış kemik için bu kadar yırtınmak?
Ne umuyorsunuz?
Kemik suyundan çorba mı yapacaksınız?
Sizi çorbacılar sizi…
Tereyağınızı tahlile göndersem içinde kuyruk yağı, domuz yağı, boynuz yağı bile çıkar…
Çıkar! Çıkar!
İlahınız çıkar!
Kitabınız çıkar!
Kıbleniz çıkar!
Dininiz ve imanınız çıkar!
Kişiliği çıkar tezgâhına düşenlerden, insanlık hariç her şey çıkar…
Bu devranın yağcısının yağcısından insanlık beklersem, aklım yedi kat göğe çıkar…
Arkanıza bakmadan yürüyün…
Sizi çorbacılar sizi…
“El etek öpmekle dudağımız aşınmaz” diyorsunuz…
Öpün ulan öpün!
El etek öpün!
Ayakkabılarının yüzünü ve tabanını da öpün!
Balkona dönmüş göbeğini de öpün!
Yarım metre arkasından gelen kuyruk yağını da öpün!
Dudaklarınız nasırlaşmış…
Dudaklarınız köseleye dönmüş…
Zaten yüzünüzün ar perdesi yırtık pırtık…
Öpün ulan öpün!
Sizi çorbacılar sizi…
Sizi gidi yağcının yağcısı çukurlar…
Doğruyu söyleyenlere, gerçekleri dile getirenlere saldırırsınız…
Havlarken bir de kuyruk kaldırırsınız…
Sizi ilgilendirmeyen konulara bile burun daldırırsınız…
Bir aferin uğruna insan olan bu kadar çukurlaşır mı?
Düştüğünüz çukurda yağcı başı bile sizi kurtaramaz…
Adam olun demiyorum…
Sizde adam olacak kumaş yok…
Kişiliğiniz erozyona uğramış…
Kemikler gözünüzü kör etmiş…
Zinciriniz kaç el değiştirdi saydınız mı?
Sizi çorbacılar sizi…
Yüzünüzü görünce midem bulanıyor…
Sesinizi duyunca beynim sulanıyor…
Benden uzak durun…
Gidin kasabın önünde tezgâh kurun…
Uzun dilinizi yağcı başının eti kalmamış kemiğine vurun…
Düştüğünüz çukurda çukurlaşın, kudurun…
Benden uzak durun…
Haydi, çekin gidin…
Gölgemi kirletmeyin…
Kapımın eşiğine ayak basmayın…
Hemen uzaklaşın…
Sizi çorbacılar sizi…