MAZİYE YOLCULUKLAR – 212 / OSMAN PAŞA -I

MAZİYE YOLCULUKLAR  – 212

 

OSMAN PAŞA -I

 

Kâhta tarihini araştırırken, özelikle 1800 yıllarından günümüze kadar aşiretlerin ve aşiret liderlerinden bazılarının Kâhta’da çok etkin olduklarını görüyorum.

Herkes kendi aşiretini, aşiretinin işbirliği yaptığı aşiretleri överken, rakip aşiretler hakkında insafsızca karalama yapmış, yapıyor.

İnsanlarımız duyduklarını doğru – yanlış demeden, safça günümüze taşınmasına yardımcı olmuşlar…

Aşiretler ve aşiret liderleri hakkında konuştuklarımız belgelere dayanıyor mu?

Bir Kâhtalı olarak tarihimizi araştırırken duyduklarımın büyük çoğunluğunun eksik olduğunu, yanlış olduğunu ve dedikodulardan ibaret olduğunu gördüm.

Kendime kızdım. Kâhta tarihi konusunda cahil kaldığımı gördüm. Belgeler arayarak, aynı olayı değişik kişilerden dinleyerek doğruyu bulmaya çalışıyorum. Bir olayın yirmi değişik anlatımı olduğunu görünce insan şaşırıyor. Bu kadar değişik anlatım nasıl meydana çıkıyor, çözmek zor. Gerçeğin peşinde koşturup duruyorum.

Anlatılanların içinde doğruyu bulmak ve yazmak istiyorum. İğne ile kuyu kazmak gibi bir şey…

Ben vicdan aşiretindenim.

Kalemim, vicdanın sesi olmaya çalışıyor. Kendime verdiğim görev, bütün zorluklarına rağmen doğruyu bulup yazmaktır.

Ne kimseyi övmeye, ne kimseye sövmeye, ne de kalemimle kimseyi dövmeye niyetim var…

Amacım gerçeği bulmak ve anlatmaktır.

 

Sevgili Mehmet Sabri Deniz öğretmen, arşivlerden belge toplamış. O günleri iyi bilen insanları tek tek arayıp bulmuş ve görüşmüş. Görüşmeleri kayıt etmiş. Onları yazılı hale getirmiş. Yüksek Lisans Tezi hazırlamış: MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE KÂHTA’DA KADININ TOPLUMSAL YAŞAMDAKİ YERİNE BİR ÖRNEK: FATO PAŞA

Elimdeki belgelerden, görüşmelerimden ve bu Yüksek Lisans Tezi’nden yararlanarak kimdir Osman Paşa sorusuna cevap vermeye çalışacağım.

 

 

GEVOZ AŞİRETİ

 

Osman Paşa, Gevoz aşireti mensubudur. Gevozların ilk yurtları Irak’ın Xeneqin bölgesidir.  Xeneqin, 17. ve 18 yüzyıl Osmanlı-İran savaşlarının meydana geldiği bölgedir. Uzun süren savaştan dolayı Gevozlar, birçok Kürt aşireti gibi bölgeyi terk etmişler.

Xeneqin’e bağlı Gevazî kasabası vardır. Bu kasaba Gevoz Aşiretinin anayurdu olabilir.

Gevoz Aşireti, Osman Paşa’nın babası Sefer Seferağazâde’nin büyük babası Hüseyin Ağa (Hösenî Çengeqöl) önderliğinde Irak Kürdistan’ından, 1750 yıllarında Musul’un Şengal bölgesinden hareket ederek, Merkez Tokaris olmak üzere Kâhta’nın güneydoğusuna gelerek yerleşmişler.

Hüseyin Ağa’nın burada Hüseyin ve Ahmet adında iki oğlu olmuştur. (Hüseyin Ağanın çocukları sürekli doğup öldüğü için büyük oğluna kendi ismini vermiştir. Bu gelenek hâlâ Tokaris’te devam etmektedir.)

—Hüseyin Ağanın büyük oğlu Hüseyin Ağanın; Sefer, Bekir ve Alizer adında üç oğlu olmuştur.

—Sefer Ağa ”Osman Paşanın babası” (Kaya, Özer ve Özen)

– Bekir Ağa ”Osman Paşanın amcası” (Yıldırım)

– Alizer Ağa ”Osman Paşanın amcası” (Yıldırım)

—Hüseyin Ağanın küçük oğlu Ahmet Ağanın da; Abuzer, Haydar ve Hasan adında üç oğlu olmuştur.

—Abuzer Ağa(Çetinkaya)

– Haydar Ağa(Şahin)

– Hasan Ağa(Dinçer ve Aktaş)

Parantez içerisindeki soyadları ailelerin günümüzde aldıkları soyadlarıdır. Dikkat edilirse aynı aileye sekiz soyadı verilmiş. Ne ilginç değil mi? Ayrı soyadı verilince aileler arasında akrabalık bağları biter mi?

Genelde akraba olan Gevoz aşiretinin mensupları Fırat Nehrinin kenarında bulunan Kâhta ile Hilvan ilçelerinin karşılıklı köylerinde yaşamaktadırlar.

Kâhta ilçesinde; Tokaris, Gağındak, Tille, Tilbe, Kartilbe, Sıvık, Melgosi, Merdi, Bakacak, Mustafaçayır, Besele, Gevozi, Yenice, Tomak, Büyük Tomak, Titan, Beytülmal, Hiniç, Dardoğan, Encuz, Elbeyi, Göçeri, Horris, Buköm, Kifiri, Körsali, Sıradut, Garmünük ve Akçaveren Köyleri Gevoz Aşiretinin etkili olduğu yerlerdir.

Hilvan İlçesinde; Çaylarbaşı, Burhan, kefernaz, Helis, Peris, Huşhuşuk, Naserdin, Kadıkent, Haf, Akçaören, İnik, Cemalköy ve Külli köyleri Gevoz Aşiretinin etkili olduğu yerlerdir.

Yöremizdeki insanların birleştiği görüş; Gevozların köken itibari ile Yezidi olduklarıdır.

 

GEVOZ AŞİRETİNİN GÜÇLENMESİ

 

Gevoz (Gevazî) Aşireti’ne liderlik yapan Seferağazâdeler, yüzyılın ortalarına doğru büyük bir sosyo-politik güç konumuna gelirler.

Osmanlı devleti 1864 yılında Vilayet Nizamnamesi çıkardı.

Bu nizamname 1869 yılında Kâhta ve çevresinde uygulanmaya konuldu. Kâhta Kazasına bağlı üç nahiye oluşturuldu: Gerger, Zürevkan, Şiro.

Merkez ile birlikte Kâhta’nın dört nahiyesi oldu.

1870 (ya da 1871)’de bu dört nahiyeye bir nahiye daha eklendi: Mirdes.

Mirdes nahiyesi üç aşiretten oluşturulur: Gevoz, Mirdes (Taşil Kolu) ve Cihanbeyli (Canbek).

Mirdes nahiyesinde bu üç aşiretten başka bir aşirete bağlı hiçbir köy bulunmamaktadır.

Mirdes nahiyesine bağlı 56 köy vardır.  23 köy Gevoz aşiretine, 16 Köy Mirdes Aşiretine, 17 köy Canbek aşiretine aittir.

Mirdes aşiretinin İçil kolu köyleri Gerger Nahiyesi sınırları içindedir.

Mirdes Nahiyesi merkezi Tokaris Köyüdür. Tokaris Gevoz aşiretinin merkez köyüdür.

Mirdes Nahiyesinin ilk müdürü olarak (Zabıta Memuru) okuması ve yazması olmayan Osman Paşa’nın babası Sefer Ağa atanır.

Nahiye müdürlüğüne okuması ve yazması olan bir kişinin atanması gerekirken kurala uyulmamıştır. Çoğu nahiye müdürü okuma yazma bilmez.

Sefer Ağa’nın zabıta memurluğu ölüm tarihi olan 1880 (ya da 1881) yılına kadar devam eder.

 

GEVOZ AŞİRETİNİN LİDERİ OSMAN PAŞAYI TANIYALIM

 

Osman Paşa 01.07. 1843 yılında Tokaris köyünde doğdu. Annesinin adı Fatma Hanım, babasının adı Sefer (Sefu) ağadır.

Sefer Ağa okuryazar olmamasına rağmen oğlu Osman Paşa’nın küçük yaşta eğitim almasını sağlar.

Osman Paşa, ilk eğitimini Sévik Köyü’nden Fato Paşa’nın üvey amcası olan Molla Ali’den alır.

Siverek ve çevresindeki medreselerde ilim tahsil etmeye devam eder.

İlmi kariyeri için başka âlimlerden de ders aldığı bilinmektedir. Ancak hangi ilimleri tahsil ettiği bilinmemektedir.

Osman Paşa, babası Sefer Ağa’nın zabıta memurluğu boyunca gayri resmi olarak Nahiyenin yazı işleri müdürü gibi çalışır. Yazışmaları yürütür.

Bu yıllarda Nahiye yönetimi konusunda büyük tecrübe kazanır.

 

Osman Paşa resmi olarak iki evlilik yapmıştır. Eşlerinin adı Emine Hanım ve Rahime hanımdır. Bu iki eşinden Osman, Abdullah, Hediye, Bedir, Adile ve İmmihan olmak üzere altı çocuğu olmuştur.

 

MİRDES NAHİYESİ ZABITA MEMURU OSMAN PAŞA

 

Sefer Ağanın vefatından sonra yerine zabıta memuru olarak oğlu Osman Paşa atanır.

Osmanlı Devleti, Nahiye müdürlerine müdürlükten başka ek görevler vermiştir. Nahiye müdürüne askerlik şubesinin, vergi dairesinin, jandarmanın görevlerini yüklemiştir. Nahiye müdürü suçluların yakalanması, belli bir süre nezarette tutulması, ön soruşturmanın yapılması, askere alma ve sevk işlemlerinin yapılması gibi yetkilerle donatılmıştır.

Halk arasında Osman Paşanın hapishanesi (nezarethanesi) vardı sözü çok söylenir.

Mirdes Nahiye müdürlüğü yapan Osman Paşa’nın, Nahiye merkezi olan Tokaris’te hapishanesi (nezarethanesi) olması Osmanlı Devleti’nin verdiği görevlerden kaynaklandığı anlaşılıyor: Suçluları yakala. Belli bir süre nezarette tut. Ön soruşturma yap diye görev verilmiş.

Günümüzde bu hapishanenin kalıntıları durmaktadır.

Bu görevleri yapanlardan halk genellikle rahatsız olur.

1880–1909 yılları arasında bu görevleri yüklenen Osman Paşadan da rahatsız olanlar, şikâyet edenler olmuş.

1880 yılında Sefer Ağa’nın vefatından sonra oğlu Osman Paşa, ölüm tarihi olan 1916 yılına kadar 35 yıl Gevoz Aşireti liderliğini sürdürmüştür.

Arşiv belgelerinde “Tokarisli Osman Paşa”, Sefer Seferağazade Hacı Osman Ağa”, “Hacı Osman Paşa” olarak adı geçer.

 

OSMAN PAŞA’NIN TOKARİS’E KATKILARI

 

Bir belgede Osman Paşa’nın Tokaris’i ilim yuvası haline getirmeye çalıştığını görmekteyiz.

Tokaris’te cami yokmuş. Osman Paşa masrafını karşılayarak 400 (dört yüz) kişilik cami yaptırır. Caminin ve camide görev yapacakların masraflarını karşılaması için bir değirmen ve arazi bağışlar.

16. Yüzyılda Adıyaman ile ilgili yazdığım Maziye Yolculuklar’da da belirtmiştim: O zaman yapılan camilerin birer vakıfları vardır. Bu vakıfların bağları, bahçeleri, arazileri ve değirmenleri var. Camilerin giderleri bu vakıflar tarafından karşılanır.

Bu cami küçük onarımlarla bu güne kadar gelmiştir. İbadete açıktır.

Osman Paşa, caminin yanına 40 öğrencinin eğitim göreceği bir de okul yaptırır. O yıllarda Tokaris’e okul yapılması bence önemli bir olaydır.

 

OSMAN PAŞA ÖDÜLLENDİRİLİYOR

 

Osman Paşa’nın merkezi otorite ile ilişkilerinin iyi olması ve yaptığı hizmetlerden dolayı kendisine nahiye müdürlerine verilmeyen iki rütbeyle ödüllendirildiğini görmekteyiz: “Emir’ül-ümera” ve “kapucubaşı”.

Emir’ül-ümera: Kazalardaki kaymakam veya sancak/livalardaki vali/mutasarrıfların protokolde kullanmış oldukları rütbedir. Bu rütbe ile Osman Paşa mülkiye sınıfından sayılmaktadır.

Kapucubaşı: Kaymakamların protokolde kullanmış oldukları rütbedir.

Osman Paşa’ya verilen “emir’ül-ümera” ve “kapucubaşı” rütbeleri, kendisine önemli bir itibar sağlamıştır. Bu itibar Osman Paşa’yı Kâhta ve çevresinde önemli bir siyasi güç haline getirmiştir.

Osman Paşa’nın zabıta memurluğu döneminde, Mirdes Nahiyesi ve Gevoz Aşireti büyük bir itibar kazanmıştır.

 

OSMAN AĞA OSMAN PAŞA OLUYOR

 

30 Haziran 1891 yılında verilen kapucubaşılık rütbesinden sonra Osman Ağaya Osman Paşa denmeye başlanmıştır. Osman Ağa, Osman Paşa olmuştur.

 

 

OSMAN PAŞA HAMİDİYE PAŞASI DEĞİLDİR

 

Osman Paşa denince çoğu kişi Tokaris Nahiye müdürünü Hamidiye Paşası sanmaktadır.

Abdülhamid’in emriyle 1890 yılında Hamidiye Alayları kurulma çalışmaları başlar. Hamidiye Alaylarının ilk resmi nizamnamesi 1891 yılında basılır. Hamidiye Alaylarının kuruluş çalışmaları beş yıl sürer.

Tokarisli Osman Ağa Hamidiye Alayları düşünülerek Kapucubaşılık unvanı ile 30 Haziran 1891 yılında ödüllendirilmiştir. Beş yıl süren çalışmalarda Fırat’ın bu tarafında alay kurulmasından vazgeçilmiştir. Fırat’ın bu yanında Hamidiye alayları yoktur.

 

HAMİDİYE ALAYLARI

 

Hamidiye Alaylarının Amacını kısaca yazmak istiyorum:

M. S. Lazarev, Hayal Olan Kürdistan ve Kürt sorunu isimli kitabının 151. sayfasında alayların kuruluş gerekçesini şöyle açıklar:

“Hamidiye Alayları ile Kürtleri Rusya karşısında güçlü bir siper, İran’a karşı saldırı aracı durumuna getirme amacının yanında önemli amaçlarından biri, Kürtleri Türk idari makamlarının sıkı gözetimi altında durmaya alıştırmaktı. Bununla birlikte, Hıristiyan ulusal azınlıkların, özellikle de Ermenilerin yükselen özgürlük hareketlerine karşı kullanmak amacıyla kuruldu.”

Genellikle Şafilerden seçilen bu alaylar Ermeni ve Alevi köylerini basıp yakıp yıktılar. 1895–1896 yılları arasında üç yüz bin Ermeni öldürdüler. Avrupa ülkeleri padişaha katliamları durdur diye baskı yaptılar. Bu baskılar sonucu katliamlar durduruldu.

Hamidiye Alayları hakkında bir bilgi daha aktarayım:

Bu alaylar, dört bölükten az, altı bölükten fazla olmayacaktır. Her bölük; dört takımdan, her takım da 32 erden az, 48 erden fazla olmayacaktır. Her alay en az 512, en fazla 1152 kişiden meydana gelecektir. Her dört alay bir liva sayılacaktır. Büyük aşiretlere bir veya birden fazla alay, küçük aşiretlere ise birkaç bölük kurma hakkı verilecektir. İlk başta alay sayısı 50 civarında iken, zaman içinde alay sayısı artarak 1908 yılında 65 olmuştur.

Kurulan alaylardan dört tanesi 5. Ordu, diğerleri 4. Ordu mıntıkasındadır.

 

Osman Paşa, Hamidiye paşası olsaydı, alay ya da bölük kurmuş olması lazımdı. Bu bölüklerde görev yapmış Gevoz Aşireti mensubu olurdu. Görev almış kişilerin çocukları ya da torunları babamız, dedemiz Osman Paşa’nın alayında, bölüğünde askerdi diye anlatırlardı. Ben böyle bir sözü ne okudum ne de görüştüğüm kimselerden duydum.

Kâhta’da bizim köyde şu kadar Ermeni öldürdük diye övünenler var. Komşularını öldürmekle çok şerefli bir iş yaptıklarını sanıyorlar. Allah’ın verdiği canı Allah alır diye de Müslümanlık taslarlar… Ateist Talat’ın Müslüman askerleri bunlar.

Hamidiye Alaylarında görev almış aşiretlerin listesi elimde bulunuyor. Osman Paşa ve Gevoz Aşireti Hamidiye Alayları listesinde yok.

 

OSMAN PAŞA VE HUSUMETLER

 

Osman Paşa, müdürlük yaptığı dönemde aşiretler arası husumetlerden dolayı üç kez cezaevine girmiştir. 7 yıl hapis yatmıştır. Padişah tarafında af edilmiş, Tokaris’e geri dönmüştür.

Sabıkalı olanlar Nahiye Müdürlüğü yapamaz diye yazan Osmanlı Devleti, Osman Paşa’yı görevden almamıştır. Sabıkası olmayan hiç nahiye müdürü var mı diye sormak gerek.

1905 ile 1909 yılları arasında Kâhta, Siverek ve Adıyaman aşiretleri arasında çok büyük bir çatışma meydana gelir. Aşiret liderlerinin tamamına yakını tutuklanır. Yüzlerce insanın ölümü ile sonuçlanmasına rağmen aşiret liderleri (birçoğu nahiye müdürüdür) görevlerine devam etmişler.

Bu dönem Osman Paşa da tutuklanır. Neden tutuklandığını tespit edemedim. Diğer aşiret liderlerinin tutukluluğu 1909 yılının sonuna kadar devam ederken, Osman Paşa 1908 yılının sonunda tahliye edilir.

Osman Paşa, cezaevinde bulunduğu süre içinde Nahiye müdürlüğü görevini gayri resmi olarak kardeşi Awe Sefe yürütür.

Mahmut CANTEKİN

01.01.1952 yılında Adıyaman ili Kâhta ilçesi Cami Mahallesinde Dünya’ya geldi. İlk ve Orta Okulu Kâhta’da okudu. Besni Öğretmen Okulunda öğrenimine devam etti. Osmaniye Düziçi’nden mezun olarak öğretmenlik diplomasını aldı. Afyon ili Sinanpaşa ilçesine bağlı Çatkuyu ve Yıldırım Kemal köyleri ile Tınaztepe kasabasında öğretmenlik yaptı. Rotasyona tabii olduğundan Diyarbakır ili Lice ilçesine atandı. Burada Öğretmenlik, Halk Eğitim Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü yaptı. Lice’de beş yıl görev yaptıktan sonra Mersin merkeze atandı. 26 yıl görevden sonra Mersin’de emekli oldu. Kâhta’da yaşamaktadır. Bütün gününü şiir ve yazı çalışmaları ile geçirmektedir. Çeşitli şiir sitelerinde şiirleri yayınlanmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir