MAZİYE YOLCULUKLAR – 244 / ÇATKUYU KÖYÜNDE KURBAN BAYRAMI

MAZİYE YOLCULUKLAR  – 244

 

ÇATKUYU KÖYÜNDE KURBAN BAYRAMI

 

ÇATKUYU KÖYÜ ANILARI–13

 

 

            Çatkuyu Köyünde bayram gününden önce öğrencilerimde heyecanı görürdüm. Bayram sevincinden gözleri pırıl pırıl parlarlardı.

            Bayram gününü büyük bir sabırsızlıkla beklerlerdi.

            Bayram demek şehirde yaşayan aile fertlerinin yuvaya dönmesi demekti. Ağabeyler, ablalar, teyzeler, halalar, amcalar, dayılar ve yeğenler arife günü köye dönerlerdi.

            Çatkuyu Köyü nüfusu iki üç katına çıkardı.

            Köy ayrı bir havaya bürünürdü. Köye neşe gelirdi.

            12 Eylül darbesinin karanlık günleriydi. Annemin, babamın ellerini öpmeye gidemiyordum.

            Darbenin ilk kurban bayramında Adıyaman’a gitmiş, haksız gözaltıların çok yoğun olduğu bu dönemde annemin baskısıyla bir yemek bile yemeden geri dönmüştüm.

            O günden sonra bütün bayramları Çatkuyu Köyünde geçirmek zorunda kaldım.

            Kurban bayramı yaklaşınca, evlerde bayram hazırlıkları başladı.

Evlerini badana yapan oldu. Genel temizlik yapan oldu.

Bayramda kendileri ve misafirleri için ekmekler yapıldı. Börekler pişirildi. Hazırlıklar tamamlandı.

Arife günü şehirde yaşayanlar, köye gelmeye başladı. Evlerde ve sokaklarda yeni gelenlerle hasretle kucaklaşmalar, toklaşmalar görülüyordu. Yüzler gülüyordu.

Bayram sabahı camiye bayram namazına gittik.

Cami cemaati yeni gelenlerle birlikte kalabalıklaşmıştı.

Bayram namazını Musa Aydın Hoca kıldırdı. Namaz bittikten sonra Musa Hoca bayramların önemi hakkında güzel bir konuşma yaptı.

Konuşmayı büyük bir dikkatle dinledim.

Bayram namazından çıktıktan sonra caminin avlusunda bayramlaşma töreni yapıldı. Herkes birbiriyle bayramlaştı. Karşılıklı iyi dileklerde bulunuldu.

Herkes misafirlerini alarak evlerine döndü.

Ben de tek başıma evime döndüm.

Lojmanın balkonunda bulunan masama oturdum.

Kurban bayramında özlemi anlatan hüzün yüklü bir şiir yazdım.

Çocukluğumun bayramlarını düşünmeye başladım. Her bayramda evimizin kerpiç duvarlarının badanası yapılırdı. Bütün duvarlar bembeyaz olurdu. Ev tertemiz süpürülürdü.

Bir gün çamaşırlara ayrılırdı. O gün bütün çamaşırlar yıkanırdı.

Bir gün de bayram ekmeğine ayrılırdı. Sabah namazında büyük leğenlerde su değirmeninde öğüttüğümüz buğday unundan hamur yoğrulurdu. Evimizin bahçesinde bulunan ocağın üzerine büyük sac konurdu. Ocağa meşe odunu dizilir ve tutuşturulurdu. İki kişi tülbent inceliğinde yufka ekmeğini açar, bir kişi de ısınan sacın üzerinde yufkaları pişirirdi. Yufkanın kenarlarını saçtan kaydırır, meşe odunun alevinde nar gibi kızartırlardı. Yufka sepetinde ekmekler bir insan boyu yüksekliğine erişirdi. Son hamurdan bazlamalar, börekler yapılırdı. Çalışanlar ve çocuklar birlikte bahçede yemek yerlerdi.

Arife gününden bir gün önce süt, yumurta, şeker ve susam karıştırılarak hamur yoğrulurdu. Bu hamurla evde peksimet hazırlanırdı. Tepsilere dizilen peksimetler fırına götürülür, pişirilirdi.

            Bayram günü çayın yanında peksimetler misafirlere ikram edilirdi.

            Ben çocukluğumun bayramlarını düşünürken rahmetli komşum Mustafa Karabulut okulun önüne geldi.

            Bana seslendi:

            — Öğretmenim Adıyaman’da gemilerin mi battı? Dalmışsın. Bu gün bayram, gel de birlikte yemek yiyelim.

            Kalktım. Şiir defterimi kapattım. Mustafa Karabulut’un yanına gittim. Birlikte evine gittik. Çocukları şehirden gelmişti. Kardeşi Hasan Karabulut evdeydi. Köyümüzün imamı Musa Aydın Hoca davet edilmişti.

            Kurban kesmişlerdi. Kurban etinden sac kavurma yapılmıştı.

            Sofra serildi. Sac kavurma geldi. Köy ekmeğini getirdiler. Sofra hazırlandı. Birlikte sofraya oturduk.

            Otuz yedi yıl önce kurulan bu sofrayı unutmadım.

            Rahmetli Mustafa Karabulut’u ve rahmetli eşi Emine Ablayı saygıyla anıyorum. Sofrayı kuran Mustafa Karabulut’un çocukları Ahmet, Eyüp ve Satı’ya tekrar teşekkür ederim. Mutluluklar dilerim.

            O sofrada oturan Köy İmamı Musa Aydın’a, Hasan Karabulut’a, Ahmet ve Eyüp’e uzun ömürler diliyorum.

            Çatkuyu Köyünde kurban bayramında evlerin önünde asılan sucuklar da gözümün önünde duruyor.

            Bu kurban bayramında rahmetli olan Çatkuyu Köylü Yörüklere Allah’tan rahmet diliyorum.

            Bu gün hayatta olan bütün Çatkuyu Köyü Yörüklerinin Kurban Bayramını kutlar, nice bayramlar dilerim.

            Bayramlar güzel günlerdir.

Mahmut CANTEKİN

01.01.1952 yılında Adıyaman ili Kâhta ilçesi Cami Mahallesinde Dünya’ya geldi. İlk ve Orta Okulu Kâhta’da okudu. Besni Öğretmen Okulunda öğrenimine devam etti. Osmaniye Düziçi’nden mezun olarak öğretmenlik diplomasını aldı. Afyon ili Sinanpaşa ilçesine bağlı Çatkuyu ve Yıldırım Kemal köyleri ile Tınaztepe kasabasında öğretmenlik yaptı. Rotasyona tabii olduğundan Diyarbakır ili Lice ilçesine atandı. Burada Öğretmenlik, Halk Eğitim Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü yaptı. Lice’de beş yıl görev yaptıktan sonra Mersin merkeze atandı. 26 yıl görevden sonra Mersin’de emekli oldu. Kâhta’da yaşamaktadır. Bütün gününü şiir ve yazı çalışmaları ile geçirmektedir. Çeşitli şiir sitelerinde şiirleri yayınlanmaktadır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir